10 Aralık 2006

300


merakla beklediğimiz filmin, etkileyici fragmanı... Umarım film de fragman kadar etkileyici olur...

Uyarı: Fragman yoğun şiddet içermektedir...

30 Ekim 2006

Ağaç Katili

yer: Cinnah Caddesi (Katlı kavşak inşaatı)
tarih: 29 ekim 2006
ağaçlar: nesillerdir Ankara'yı bekleyen, güzelleştiren ağaçlar..
katil: malum







fotoğraflar 29 Ekim 2006 Pazar günü 16:15'de tarafımdan çekilmiştir

konu ile ilgili bazı bağlantılar:
http://www.cmo.org.tr/yayin/basina/2006/0210_kugulu_ankara.php
http://www.ortakpayda.org/boxes.asp?foo=read&feox=231&ronin=5
http://www.pusula.tv/detail.asp?Gundem=2300
http://kugulu.azbuz.com/index.jsp
Gökçek'in baltası
Akasyalar artık açmayacak

18 Ekim 2006

Sis Farı

Sis farları, (adı üzerinde) sili, puslu vb.. görüş mesafesinin çok kısıtlı olduğu özel durumlarda kullanmak için var olan aydınlatma aparatlarıdır.. Bu özel durumların olmadığı durumlarda, karşıdan veya arkadan gelen araç sürücülerinin gözlerinin kamaşmasına ve görüşlerinin tehlikeli bir biçimde azalmasına sebep olurlar..

Ayrıca bu farların gerekli haller dışında kullanımı yasaktır. Ama özellikle son zamanlarda gözlemlediğim kadarıyla ne bu yasağı umursayan var, ne de gereğini yerine getirip uygulanmasını sağlayan..

Bu saygısız, düşüncesiz ve potansiyel kaza sebebi sürücü müsvettelerini durdudup, uyaran, ceza kesen kimse yok..

Şimdiye kadar sadece Bodrum'da trafik polislerinin rutin kontrollerinde gereksiz sis farı kullananları uyarıp, ceza kestiklerini gördüm.. İstanbul, Ankara, vs.. hiçbir yerde henüz böyle bir kontrol/uyarı yapan trafik görevlisine rastlamadım.. varsa bile caydırıcılığının olmadığı çok açık....

Keşke bu ülkede polis görevini hakkıyla yerine getirse (en azından çaba gösterse) de daha yaşanabilir bir yer olsa..



fotoğraf http://www.modifiyem.com/ sitesinden alınmıştır

14 Eylül 2006

Kuğulupark Protesto Şenliği





17 Eylül Pazar 14.00-22.00

Katlı Kavşak İstemiyoruz!

KUĞULUPARK PROTESTO ŞENLİĞİ

Müzik Grupları
Atölye Çalışmaları
Slayt ve Film Gösterimleri
Protesto Korteji

Kavaklıdere sakinleri ve tüm duyarlı Ankaralılar, Melih Gökçek'i ve Kuğulupark'a yapılmakta olan katlı kavşağı şenlikle protesto ediyor.
Şenliğimize katılın, eşinizi-dostunuzu çağırmayı da unutmayın...

______________________

MELİH GÖKÇEK!
SOKAĞIMDAN, CADDEMDEN, BULVARIMDAN,
PARKIMDAN, KALDIRIMIMDAN, AĞACIMDAN,
ÇİFTLİĞİMDEN, ŞEHRİMDEN, GEÇMİŞİMDEN

ELİNİ ÇEK!
______________________

ŞEHİR MERKEZİ OTOYOL DEĞİLDİR
KATLI KAVŞAKLAR TRAFİK SORUNUNA ÇÖZÜM GETİRMEZ
BETONA DEĞİL YEŞİLE, ARAÇLARA DEĞİL İNSANA ÖNCELİK

ANKARAM PLATFORMU


http://kugulu.azbuz.com

11 Eylül 2006

yine, yeni, yeniden trafik duzeni değişiliği

Ankara/Çankaya tarafında son 1 aydır defalarca değişen trafik düzeni, 10 Eylül 2006 itibarı ile yeniden değişti..
Yarın tekrar değişebilir, bütün yollar tek yön olabilir, UKOME alacağı karar ile tüm arabalara geri geri, yayalara da sekerek ilerleme mecburiyeti getirebilir.. Sonuçta önemli olan, şehrin en güzel yerlerini otobana çevirmek, arabaları hiç durmadan ilerletmek değil mi?.. Modern kent kültürü, o civarda yaşayanların durumu, vs.. gibi şeylerin hiçbir önemi yok...
Neyse, sonuçta yeni trafik düzenini aşağıdaki linkden öğrenebilirsiniz.. Sonradan süprizle karşılaşmak istemiyorsanız:

Ankara Kuğulu Kavşağında Yeni Trafik Düzenlemesi

07 Eylül 2006

özrü kabahatinden büyük

blogu bu adam'dan bahsederek kirletmek istemezdim aslında ama, AŞTİ'de bu pankartları görünce dayanamadım..
AŞTİ SERVİSLERİ AŞTİ ESNAFININ TALEBİ ÜZERİNE KALDIRILMIŞTIR. KONUYLA ANKARA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİNİN BİR İLGİSİ YOKTUR

Çok "şerefli!" Belediye Başkanımız Sayın İ. Melih'in, Ankara halkıyla alay etmek için kullandığı pankartlardan sadece birisi...
Kuğulu Park mevzusunu burada anmamıştım, sırf bu adamın adını anmamak için..
artık yeter!

06 Eylül 2006

Adrasan

sakin, huzurlu, bol dinlenceli tatil yapmak istiyorsanız, doğru yer..
ama cidden sakinlik arıyorsanız, yoksa sıkılabilirsiniz.. akşamları eğlence mekanı yok, sabahları kumsalda çok az insan oluyor (en azından bu mevsimde).. neyse, sonuçta güzel, dinlenceli, sakin (ama çok kısa :() bir tatildi.. darısı henüz yapamayanların başına..

29 Ağustos 2006


sonunda!...
kısa da olsa tatil :)




fotoğraflar:
http://www.fotosearch.fr/photos-images/chaise-longue_1.html

08 Ağustos 2006

Akçakoca

Henüz tatil yapamamış (benim gibi :() bir grup arkadaşımla birlikte geçtiğimiz haftasonu yakın bir yerlere denize girmeye, dinlenmeye karar verdik.. Daha önceden gitmediğimiz biryer olsun istedik, o sebeple cumartesi sabah erkenden Akçakoca yoluna düştük.. Deniz, konaklama kalitesi, vs.. anlamında pek de tatmin edici olmamakla birlikte, genel anlamda güzel bir haftasonu oldu..
İzlenimleri de burdan paylaşmak istedim, oraya gitmeyi düşünen, merak eden olursa diye.. Kısa kısa sıralayacağım,
Öncelikle doğal anlamda güzel bir belde, yeşil, denize sahip, fındık bahçeleri bol..

1. Konaklama
: Ankara ve İstanbul'a yakınlığı sebebiyle hafta sonu tatilleri için popüler bir yer Akçakoca, o sebeple önceden otel/pansiyon araştırıp belkı yer ayırtıp gitmek zaman kazanma açısından faydalı olacaktır..
2 tane büyük otel, 20-25 tane de küçük otel ve pansiyon mevcut civarda.
Küçük otellerin büyük kısmı kalınabilir durumda ama bizim kaldığımız ve diğer bazı gezdiklerimiz temizlik açısından cok da başarılı değillerdi..
Fiyatlar genel olarak uygun, kişi başı 20-30 YTL civarına oda-kahvaltı veren pansiyon/otel bulabiliyorsunuz. Tabii bu fiyatlar hafta içinde 20 YTL ve altına düşebilir.
Bikac Otelin telefon numaraları şöyle:
Diapolis Otel 0380 611 37 41 (Pahalı)
Otel Akçakoca 0380 611 45 25 (Pahalı)
Koçan Otel 0380 611 21 22
Bayraktar Otel 0380 611 66 77
Sezgin Otel 0380 611 42 32
Bahar Pansiyon 0380 611 45 35
Mesen Otel 0380 611 44 36
Can Apart Pansiyon 0380 611 96 65
Yılmaz Otel 0380 611 47 41

2. Deniz: İnternette edindiğimiz bilgilere göre yaklaşık 30 km. sahili olan bir beldemiz. Biz çok küçük bir kısmını gezebildik ama denediğimiz iki plajında da yoğun bir deniz anası etkisi vardı. Özellikle Belediyenin "Mavi Bayraklı" Kale plajı, temiz görünüyordu, merkezdeki plaja göre de berraktı ama, fazlaca deniz anası barındırıyordu.. Bu sebeple deniz açısından pek de verimli geçmedi seyahat.. Neymiş: Belki mevsimsel geçici bişeydir ama, Akçakoca denize girmek için çok uygun bi yer değilmiş..

3. Rafting: Araştırma yaptığımız Akçakocayla ilgili internet sitelerinde yakınlardaki Melen Çayı üzerinde rafting imkanı olduğu yazıyordu. Biz de denizden randıman alamayınca, pazar sabahı erkence bir saatte rafting tesisinin bulunduğunu öğrendiğimiz Cumayeri'ne doğru yola çıktık.. Yollarda bilgilendirici pek bişey olmayınca, yöre halkı da rafting hakkında bihaber çıkınca yolu tespit etmek de pek kolay olmadı tabii.. Neyse sonuçta yaklaşık 1,5 saatlik bir yolculuk sonrasında bahsi geçen rafting tesisinin bulunduğu Cumayeri'ne varabildik. Ve fakat tahmin edebileceğiniz üzere mevsimsel sebeplerle ağustos ayında Melen Çayında Rafting yapmak namümkün.. Sizin de aklınızda bulunsun, Düzce/Cumayerinde Rafting var diye yazın ortasında çıkıp gitmeyin.. Rafting sezonu Mart gibi canlanıp, Mayıs civarında filan bitiyormuş orada.. Yağış durumuna göre Haziranda'da belki mümkündür bazen ama, Ağustos ayında böyle bişey mümkün değil.. Neyse, aynı zamanda lokanta olan tesis'in restoran işletmecisi arkadaş bizlere birer çay ikram ederek, Rafting ve Düzce'nin turistik, tarihi yerleri hakkında bilgi verdikten sonra biz dönüş yoluna koyulduk...

4. Yemek/İçmek: Tabii haftasonu kısıtlı zaman tatili olunca, bir de güzel yiyelim, içelim diye düşünüyor insan doğal olarak.. Özellikle Amasra'ya nadiren de olsa yapılan rakı-balık turlarını düşününce.. Neyse, sözü uzatmayalım, Akçakoca'da internet sayfalarında olduğu gibi pek fazla yöresel yiyecek bulmak pek mümkün değil, ya da biz bulamadık.. Balıkçı barınağında güzel bir öğlen yemeği yedik, hamsi, çinekop ve salata ve "su"dan oluşan.. Balıkçı barınağı çevresinde güzel balık lokantaları mevcut ama, hemen hemen hiçbirinde içki satılmıyor!.. Akşam yemeği için içki de içebileceğimiz çok az sayıdaki restorandan birisi olan "Kamelya" adındaki restorana gittik.. Deniz kıyısında, yeri oldukça güzel.. Mezeleri fena değil, salataları biraz sıradan, vs.. Sonuçta Ankara'daki sıradan bir meyhane/lokantadan daha öte bişey yoktu.. Deniz sesi dışında.. Neymiş: Akçakoca'yı Amasra gibi düşünmemek gerekiyormuş yemek/içmek anlamında da..

Netice: Akçakoca hakkında benim izlenimlerim böyle. Sonuçta kısa süreli bir geziydi ve gözden kaçırdığım, bilmediğim pek çok şey olabilir.. Ama genel anlamda Akçakoca bana çok cazip bir hafta sonu tatil mekanı gibi gelmedi.. Akçakoca ile ilgili bilgi alabileceğiniz bikaç internet sitesinin adresleri de şöyle:

http://www.ntvmsnbc.com/modules/yakinyerler/akcakoca.asp

http://www.akcakoca.org/
http://www.akcakoca.bel.tr/

28 Temmuz 2006

Supertramp


Son bikaç gündür, uzun zamandır ihmal ettiğim ama çok sevdiğim bazı grupları dinliyorum. Journey, Styx, Supertramp, Yes... Dünden beri de Supertramp'a takıldım bayağı..
Her dönem büyük iştahla dinlediğim, az sayıda da olsa, çıkardıkları tüm albümleri severek dinlediğim, nadir gruplardan birisi..
Ağırlıklı olarak 1970-1980'lerde müzik yapmış bu İngiliz grup hakkında Wikipedia'da rastladığım şu ifade çok hoşuma gitti:
...it was remarked at the height of their popularity that Supertramp was the best-selling group in the world whose members could walk down any street and not be recognised.

En populer albümleri; "Breakfast in America" olsa da, benim en sevdiğim parçalarının (school) yer aldığı "Crime of the Century" albümü de genel anlamda en çok dinlediğim bikaç albümden birisidir...
dreamer, the logical song, goodbye stranger, breakfast in america da övgüye fazlasıyla değer parçalarındandır.

23 Haziran 2006

göz yakan şampuan..

bebek ve küçük çocuklar için göz yakmayan şampuanlar var.. peki bizim kullandığımız şampuanlar niye göz yakıyor?.. insanlara büyüdüklerini hatırlatmak için mutlaka acı çektirmek mi gerekiyor her alanda... varsa böyle bir teknoloji, neden tüm şampuanlarda yok!!!

16 Haziran 2006

Hotbird uydusunu vuracak delikanlı aranıyor

Bu aralar yeni konu girmeyeceğim demiştim ama sabah bu e-postayı alınca, milli bir görev olarak duyurmak istedim.. Biz konuyla ilgli enstitüde gerekli altyapı çalışmalarına başladık, bu konuda destek vermek isteyenler olursa diye buradan da duyurayım istedim... e-posta bana geldiği şekli ile, aynen şöyle:

From: Turkish Digital Anti Terror Team
Sent: 16 Haziran 2006 Cuma 22:45
To:
Subject: [Spam]Hotbird uydusunu vuracak delikanli araniyor.
Importance: High

Bilindiği üzere pkk domuzunun semirme sebeplerinden en büyüğü uydu üzerinden yapılan özgür terör propagandasıdır. Bunu yaparkende teröristi mağdur gösterdiği ,devleti ve Türk milletini vahşi katilller olarak gösterdiği. Milleyetçilik yaklaşımıyla ve kürtçe diliyle kürtleri tesir altına aldığı su götürmez bir gerçektir. Eğer uydu yayını büyük büyük koltuklarda oturan küçük küçük idarecilerimiz tarafından yıllar öncesinden engelleyebilseydi bu durumlar belki de hiç yaşanmayacaktı. Askeriyenin ve hükümetlerin birinci vazifesi olan halkın emniyetini sağlama işi sadece terörist yakalamak ve öldürmekle sınırlı değildir. Asıl önemli olan terörün kaynaklarından olan ve yayılmasında en önemli faktör olan uydu yayınıdır. O kadar uyarılara rağmen pkk gibi kanlı para sahibi bir müşteriyi kaybetmek istemeyen ve her şeyden önemlisi pkk yı ve yaptığı katliamları sevinçle izleyen Türk ve insanlık düşmanlarının bizim gördüğümüz zarara ortak olmaları gerekmektedir.Biz kurtuluş savaşında vermediğimiz şehidi teröre verdik ama insanlık düşmanları bir türlü pkk yı uydularından kovamadılar ;O ZAMAN BİZ UYDULARINI BAŞLARINA YIKALIM. EĞER 1 TANE UYDUYU VURUSAK VEYA HACKLEYEBİLİRSEK KİMSE BUNDAN SONRA PKK YA UYDU VERMEYECEKTİR.

Şu anda pkk ya hizmet veren ve illegal ahlaksız kanallara ev sahipliği ile bilinen hotbird adlı uydu lazer ile vurulmayı çoktan haketmektedir. Yerden yhavaya veya havadan yere çok güçlü lazer demetleri gönderilebildiği bir gerçektir. Veya hotbird firmasının veya uydusunun her hangi bir şekilde yüksek zarara uğratılması şarttır. Nasıl hackerlar web sayfası veya e-mail hackleyebiliyorsa ,nasıl izinsiz olarak bazı yerlere erişim sağlayabiliyorsa bu uydular içinde aynen geçerlidir. Mesela bir kişi serveri ele geçirse bu server hackerdan geri alınabiliyor çünkü fiziki olarak müdahale edilebiliyor. Ama uyduyu ele geçiren bir hackerin elinden uyduyu geri almak hiçte kolay olmayacaktır. Çünkü uyduya fiziki müdahale şansı yoktur. Buradaki kıymetli arkadaşlara bu mesajı yazmamım sebebi bu konu üzerinde ufuklarını açmak içindir. Uydular konusunda elektronikçiler fizikçiler astrofizikçiler ve bilgisayar proğramcıları ortak olarak çalışıyorlar. Uzay ve havacılık ayrı bir kategori olabiliyor ancak yörüngeye oturtulmuş bir uyduya zarar vermek tahmin ettiğinizden zor değil. Belki bu devletin işi belki bu askeriyenin işi ama bizimde Elimizden gelen bir şey varsa mutlaka yapmalıyız. Benim düşüncem şudur ki hotbird uydusu etkisiz hale getirilmelidir. Bazıları bana tepki göstererek koskoca uydu bir kanal için vurulurmu düşürülürmü tarzı benden çok uyduyu destekler ifadeler kullandılar ,Arkadaşlar tohumuna paramı verdik? Düşürebilsem 1 dakika beklemem. Bize Kurtuluş savaşından fazla şehit verdiren pkk nın günahı büyüktür uydu bunu taşıyamaz. Eğer böyle suçlu bir terör örgütüne uyduda kanal tahsis edilebiliyorsa o uydu ben vururum ,İMKANI OLUPTA VURMAYAN ŞEREFSİZDİR.
..........................

Hotbird satalite was given support pkk armenian terrorist which have killed more than 50000 people in Turkiye.

We have to sabotage hotbird satalite and hack it or destroy.

hotbird boss are real bitch son because illegal all tv channels and illegal porn in it.

Digital Anti Terror Team

Best Regards



ehhee hehe, yok yaf dayanamadım, gülmeden yayınlamayı beceremedim.. :)

"hotbird boss are real bitch son.."
"İMKANI OLUPTA VURMAYAN ŞEREFSİZDİR"
"Bazıları bana tepki göstererek koskoca uydu bir kanal için vurulurmu düşürülürmü tarzı benden çok uyduyu destekler ifadeler kullandılar"

amaç saf, haklı ve doğru olsa da; önerilen eylem ve bunun dile getiriliş şekli malesef çok ama çok komik olmuş... ilahi diyorum...

Buradan son kez yetkililere sesleniyorum; "İMKANI OLUPTA VURMAYAN ŞEREFSİZDİR"

01 Haziran 2006

mars'ta kurban bayramı kutlamaları...

dün akşamüstü başka bişey ararken, önceki sene sevgili Murat'ın (a.k.a copcop) göndermiş olduğu kurban bayramı tebriğine rastladım.. Copcop şu an NY'da, nerdeyse 6 senedir görüşemedik, arada sadece telefon ve mail ile haberleşebiliyoruz.. Kendisini çok özledik, özlem gidermek, hem de bir merhaba demek için bayram tebriğini burda anmak istedim... (küçük bir sansürle tabii)

post'u birkaç copcop repliği ile bitirelim:
bilmukabil cümlemiz...
yakalayın yeşil ışığı, hesaplı parlak bulaşığı..
eller, eller eller...
kumruları dinledim susuverdiler :)

31 Mayıs 2006

havlu günü (towel day).. Douglas Adams anısına..

bu biraz gecikmiş bir post aslında, ama yine de yer vermek istedim... Nette dolaşırken rastladım, 25 Mayıs Douglas Adams anısına "Havlu Günü" olarak kutlanıyor(muş).. ben de öğrendim, ilgimi çekti.. bu sene olması gerektiği tarihte yakalayamadım ama seneye havlumla birlikte bu etkinliğin içinde olacağım..

Douglas Adams, "The Hitchhiker's Guide to the Galaxy" nin yazarı, yaratıcısı.. Geçen sene sinema filmi de gösterimde idi.

Merak edenler için "Otostopçunun Galaksi Rehberi" konusunda elimde bir miktar doküman (e-book, sinema filmi, bbc'de yayımlanmış radyo tiyatrosu, dizi bölümleri, vb..) mevcut. İlgilenen arkadaşlara bu dokümanları iletmeye çalışırım. Bu arada geçen gün Dost Kitabevi'nde dolaşırken, serinin kitaplarının tek ciltte toplanmış halini gördüm.. iyi olmuş..


Towel Day :: A tribute to Douglas Adams (1952-2001)

the answer is: 42 ;)



Why a towel?

To quote from The Hitchhiker's Guide to the Galaxy.

A towel, it says, is about the most massively useful thing an interstellar hitch hiker can have. Partly it has great practical
value - you can wrap it around you for warmth as you bound across the cold moons of Jaglan Beta; you can lie on it on the brilliant marble-sanded beaches of Santraginus V, inhaling the heady sea vapours; you can sleep under it beneath the stars which shine so redly on the desert world of Kakrafoon; use it to sail a mini raft down the slow heavy river Moth; wet it for use in hand-to-hand-combat; wrap it round your head to ward off noxious fumes or to avoid the gaze of the Ravenous Bugblatter Beast of Traal (a mindboggingly stupid animal, it assumes that if you can't see it, it can't see you - daft as a bush, but very ravenous); you can wave your towel in emergencies as a distress signal, and of course dry yourself off with it if it still seems to be clean enough.

More importantly, a towel has immense psychological value. For some reason, if a strag (strag: non-hitch hiker) discovers that a hitch hiker has his towel with him, he will automatically assume that he is also in possession of a toothbrush, face flannel, soap, tin of biscuits, flask, compass, map, ball of string, gnat spray, wet weather gear, space suit etc., etc. Furthermore, the strag will then happily lend the hitch hiker any of these or a dozen other items that the hitch hiker might accidentally have "lost". What the strag will think is that any man who can hitch the length and breadth of the galaxy, rough it, slum it, struggle against terrible odds, win through, and still knows where his towel is is clearly a man to be reckoned with.

14 Mayıs 2006

Saat: 20:45

başlıkta 20:45 yazsa da, şu anda saat 21:18...
ama sonuçta saat 20:45....
kutlu olsun :))

fenerbahçe'ye de bu kadar çekişmeli ve kaliteli bir sezon için tebrikler ve teşekkürler tabii..

Kıtır

bir önceki konuyu (seperate ways) yazıp yattım dün gece.. sonra uyumadan önce aklıma "kıtır" geldi.. o parçayı dinlemekten en fazla zevk aldığım yerlerden biriydi kıtır.. eh hayatımın geniş bir döneminde de yer ettiğine göre, bir başlık atında bahsedilmeyi hakediyor dedim..

son bikaç yıldır eskisi kadar sık gitmesem de, üniversite hayatım boyunca geniş bir arkadaş çevresi ile birlikte çok yoğun bir şekilde takıldığım güzide mekan.. daracık bir ortam, sigara dumanına boğulmuş, pek de rahat olmayan tahta sıra ve masalar (hem de çok yıpranmış... gerçi 3 sene önce yenilediler masaları), kumpir, kokoreç, midye, tabii ki bira... dostlar... nerdeyse herkesi tanıdığınız (en azından aşina olduğunuz) bir mekanda olmak.. genellikle çalan güzel müzik (süleyman kötü bi moda girerse çekilmez olabilirdi de tabii)..

şimdilerde eskisi kadar sık gitmiyorum, gitsem de fazla kalmıyorum.. ama iyi ki varsın kıtır.. uzun yıllar biz sana para, sen bize güzel zaman geçirme olanağı ve dostlar kazandırdın...

bu kadar laftan sonra bu akşamüstü geçerken girip, bir bira içeyim eski günlerin anısına kıtır da...

sağlıcakla..

13 Mayıs 2006

Seperate Ways

tam yatmak üzereyken, tv'de vh1'da bir klip takıldı gözüme.. Journey'in Separate Ways parçasının klibi.. 1983 model bir şarkıdır kendisi.. Benim de en sevdiğim parçalardan birisi olup, klibini ilk defa gördüm... yaf bu 80'ler pek çok açıdan mükemmel (müzik, çizgi film, vs..) ama giyim, tarz ve klip açısından çok zayıfmış hakikatten..
neyse, sonuçta seperate ways hala çok güzel şarkı :).. kalın sağlıcakla.. ben de yatayım, sabah çok erken kalkacağım...

09 Mayıs 2006

linux ve özgür yazılım şenliği

5. Linux ve Özgür Yazılım Şenliği, 11-14 Mayıs 2006 tarihlerinde Ankara'da, Ortadoğu Teknik Üniversitesi Kültür ve Kongre Merkezi'nde yapılıyor. Linux Kullanıcıları Derneği tarafından ODTÜ'nün evsahipliğinde düzenlenen ve herkese açık olan şenliğe katılım ücretsiz. Dört gün sürecek şenlik kapsamında dört ayrı salonda 70 kadar seminer ve panel düzenleniyor. Kapanış günü Türkiye'de Linux ve özgür yazılım alanında emeği geçenlere ödülleri verilecek. Linux Kullanıcıları Derneği de genel kurulunu 13 Mayıs Cumartesi günü ODTÜ KKM'de yapacak.

Şenlik hakkında detaylı bilgileri buradan, şenlik programını buradan öğrenebilirsiniz. Şenlik hakkında Linux Kullanıcıları Derneğinin hazırladığı basın açıklamasını da buradan indirebilirsiniz.
Siz de linux kullanıcısı olun veya olmayın, bu güzel dünyayı keşfetmek ve dayanışmayı hissetmek için bu etkinliğe mutlaka katılın derim..
bir gün herkes linux kullanacak :P

27 Nisan 2006

Cin Ali

Cin Ali'nin hastasıyız... ilkokuldayken nefes kesen maceralarını takip ederdik.. sanırım bendeki çizgi roman merakı da o zamanlardan kalma.. her ne kadar primitive olsa da, kendine özgü çizim stili ile hala hayranlık duyduğum bir seridir..
Geçenlerde gezinirken zevk diyarı isimli sitede cin ali serisinden iki hikaye olduğuna rastladım. cin ali'nin topacı ve cin ali ile berber fil. Zevkle okudum tabii ikisini de.. Umarım diğer maceralarını da görürüz bi yerlerde..


Ama bu arada cin ali'ye ilişkin bişi daha hatırladım. Resimlerin üstünde hikayeyi destekleyecek şekilde (kırbaç, at, fil, vs..) gibi açıklayıcı notların olması.. yine çok sevimli geldi..

19 Nisan 2006

i-river t30 mp3 player


Merhaba, bir suredir kendime bir mp3 player almak istiyordum. Sonucta i-river t30 1 GB. aldim bir tane, yaklasik 10 gundur kullaniyorum ve su ana kadar da cok memnunum.. Sizlere de bilgi vereyim istedim. Nasil birsey istiyordum, neye gore dusundum, nasil karar verdim, vs..

Bu biraz uzun bir konu oldu, o sebeple konuyla ilgilenmiyorsaniz hic devam etmeyin bundan sonrasina derim..

Oncelikle benim icin kritik olan seyler sunlardi:

1. Fiyati uygun olacak: teknoloji bu kadar hizli degisirken, ne kadar guzel de olsa, bu tur bir cihaza cok fazla para vermek insanin canini acitabiliyor. Cunku bir sure sonra ayni urunu yari fiyatina gorebiliyorsunuz..)

2. HD degil, flash bellek olacak:
Diskli bir urun her ne kadar cok genis (2-40 GB ve daha fazlasi) bir kapasite sunsa da, biraz hassas oluyor. Ben de bir miktar sakar bir insan oldugum icin kolayca bozma potansiyeline sahibim. O acidan 1 nolu sebebi de destekler bir sekilde simdilik HD yerine flash bellekli bir cihaz almaya karar verdim.

3. Ses kalitesi tatmin edici olmali: Piyasada o kadar cok urun var ki, uzerinde her turlu ozelligi fazlasiyla olan (radyo, ses kaydi, video gosterme, resim gosterme, vs..) ama ses kalitesi zayif..

4. Pil ile calismasi ve kullanim suresinin uzun olmasi: USB’den sarj edilen cihazlarin da avantajlari var ama bence en ideali AAA pil ile calisanlar. Sarjli piller ile kullanimi cok rahat.

5. Kullaniminin kolay ve pratik olmasi: hem icerik yenilemesi acisindan hem de butonlar ve yazilim olarak kullanisli bir cihaz olmasi gerekiyor.

6. Uzun omurlu olmasi: Piyasadaki pek cok urunun maksimum omrunun 1-1,5 sene oldugu dusunulunce, biraz dayanikli ve uzun omurlu (en az 3-4 yil) olmasi beklenmekte.

Neyse, aradigim ozelliklerin en kritikleri bunlar di, ve arastirmaya basladim. Ilk baslarda I-Pod Shuffle uzerinde durdum, fakat piyasada 1 GB’lik modelini bulamayinca ondan hemen vazgectim zaten.

Daha onceden ozellikle ses kalitesindeki ustunluklerini bildigim i-river’i arastirdim. Aradigim kriterlere uyan 3 tane modelini buldum. T serisinden T-10, T-20 ve T-30. Pek cok ozelligi ayni olan ama birkac noktada ayrilan 3 model. T-10 ile hic ilgilenmedim zaten. Sekil olarak en guzel ve renkli olan modeli. Sadece bunlar sebebiyle fiyat farki oldugu icin, benim icin anlamli degildi. T-20 ve T-30 arasinda secim yapmamda da sunlar etkili oldu, T-20 USB'den şarj oluyor/T-30 pilli. T-20’nin direk USB baglanti sansi var/T-30 kablo ile baglanabiliyor. Fiyat olarak T-30 daha ucuz. Sonucta bana gore avantajlari daha fazla olan T-30’u tercih ettim.

Bir de fiyat bilgisi vereyim, gecen hafta 210 YTL’ye aldim, taksitli olarak.

Kullandigim kadariyla her acidan memnun kaldim simdilik, bu tur bir cihaz dusunenlere tavsiye ederim. Herhangi bir sorun yasarsam, yine burdan bilgi veririm zaten :)…

Gule gule kullanayim :)

Asagidaki linklerde T-30 ile ilgili detayli bilgi bulabilirsiniz:


http://www.iriveramerica.com/prod/ultra/t30/T30-1GB.aspx

http://www.theregister.co.uk/2005/10/03/review_iriver_t30/


http://www.pocketnow.com/index.php?a=portal_detail&t=reviews&id=701

http://www.cnet.com.au/mp3players/flash/0,39029120,40058063,00.htm

http://www.vatanbilgisayar.com/product_details.aspx?I_ID=19101

http://www.hepsiburada.com/productdetails.aspx?categoryid=228&productid=bd46307

17 Nisan 2006

The X Files



Sürekli takip ettiğim birkaç cnbc-e dizisinden birisi. Dizi ve filmi hakkında detaylı bilgileri aşağıdaki linklerden edinebilirsiniz. Onları buraya kopyala/yapıştır yapmanın bir manası yok sanırım?

Ben bu diziden neden hoşlandığımdan bahsetmek istiyorum. Bilim-kurgudan hoşlananların genel olarak bu diziden de hoşlanmaları son derece normal. Dizi, biraz ilginç bir yapıya sahip. Benim takip ettiğim kadarıyla temel bir hikaye söz konusu, arada birkaç bölüm birbirne bağlı olarak bu hikaye üzerinden devam ediyor. Bunun dışında ise birbirinden bağımsız, ilginç ve farklı konuların işlendiği bölümler var. Her bölüm aslında bir x-files dosyası ile son bulmuyor. Bazen herşeyin mantıklı ve bilimsel açıklamaları çıkıyor. Bu birbirinden bağımsız bölümler, bir senaryo takımının çalışmaları sonucu ortaya çıkıyor. Konuların farklı bakış açıları ve kalemlerden çıktığı izlenimi ediniyorum ben. Bu ekibin yaratıcı üyelerinden çıkan hikayelerin
her biri sanki ayrı bir kısa bilim-kurgu filmi.

İşte bu sebeplerle bu dizi bana ilginç geliyor ve mümkün olduğunca kaçırmadan takip ediyorum. Siz de bilim-kurguya meraklı ve henüz bu diziyi izlemedi iseniz, tavsiye ederim..

Türkiye'de şu anda dizinin 7. sezon bölümleri oynuyor. Bildigim kadarıyla 8. sezon bölümlerine ait DVD piyasaya çıktı ama ben Türkiye'de şu ana kadar herhangi bir sezona ait DVD göremedim.

Neyse, lafı çok uzattım.. Merak edenler için, buyrun bazı x-files linkleri:

http://www.cnbce.com/dizi.asp?ID=32
http://en.wikipedia.org/wiki/The_X-Files

http://www.geocities.com/Hollywood/3142/Links.htm
http://www.scifi.com/xfiles/

14 Nisan 2006

V for Vendetta

Matrix'in de yaraticilari Wachovski kardeslerden guzel bir cizgi roman uyarlamasi. Cok fazla aksiyon yok, Matrix gibi bir film beklemeyin o sebeple. Ama hem konu olarak, hem islenis olarak ben begendim filmi. Henuz gidip, gormeyenlere tavsiye ederim.. Natalie Portman'i da Leon'dan sonra ilk defa bir filmde basarili buldum. Artik rol kapasitesi olarak da olgunluga erisiyor sanirim. Hikaye cizgi romana oldukca sadik kalinarak islenmis, o acidan da guzel bence. Kisaca gidip, izleyin.. :)

V for Vendetta

17 Mart 2006

Gerekli Şeyler (Dergi Önerisi)


Uzunca bir aradan sonra merhaba,

Bu aralar okudugum seyler hakkinda biseyler yazmak istedim.. Kitaplar hakkinda sonradan bisiler yazacagim ama, su an kisaca bir dergi hakkinda yazmak istedim..
Derginin adi Gerekli Şeyler... Arka Bahce Yayinciliktan cikan Aylik Kultur Hobi Dergisi.. Daha once web sayfasindan takip ettigim ve bir arkadasimda gorup hizlica goz gezdirdigim bu dergiyi gecen gun kitapcida gezerken gorunce aldim (gecmis 3 sayisini).. Bikac gundur okuyorum, ve gercekten guzel bir dergi..

Oyunla, fantastik edebiyatla, RPG ile, ilginc icat ve gereclerle, sinemayla, dizilerle, bilim kurgu ile, cizgi roman ile, mizah ile ilgiliyseniz, siz de mutlaka okunacak biseyler bulacaksiniz dergide.. Ben begendim, umarim siz de okuyup, begenirsiniz.. Tabii cok detayli ve kapsamli bisey beklemeyin, genelde oz seyler...

Derginin 5. sayisi (Mart 2006) hakkinda kisa bilgiyi: http://www.gerekliseyler.com.tr/dergi/ adresinde bulabilirsiniz..

Gerekli Seyler & Arka Bahce hakkinda da:
http://www.gerekliseyler.com.tr

19 Ocak 2006

su mevzusu

Bundan yaklasik 1 ay once, is yerinde oda arkadsimla birlikte kullanmak uzere 19 lt. lik damacana su aboneligi baslatmaya karar verdik. Yaptigimiz kisa arastirma sonunda depozito, pompa ve su ucretleri acisindan en hesapli gorunen Saka Su almaya karar verdik. Diger adaylar olan Nestle ve Erikli'ye gore oldukca ucuz olmasini (Erikli: 5.30 YTL, Saka: 3.60 YTL) piyasaya yeni girmesine ve promosyon fiyati uygulamasina baglamistik aslinda..

Bir sure kullandiktan sonra, suyun biraz sert oldugunu anladik fakat, cok da uzerinde durmadik. Ama sonralari her su kaynattigimizda kullandigimiz kettle icerisinde beyaz partikuller yuzdugunu farkettik.. Kisa bir arastirma ve fikir yurutmenin ardindan bunlarin sudaki yuksek kirec oranindan kaynaklandigini cozduk.

Ondan sonra etiketlerde yazan degerlere bakip, karsilastirdigimizda Saka Su'nun sertliginin kaynak suyu olmasina ragmen (bence) cok yuksek oldugunu farkettik.. Ve hemen suyu degistirmeye karar verdik.. en son aldigimiz damacana henuz agzina kadar dolu olsa da, diger markalardan birisini arayarak, hemen suyu degistridik.. Suyu degistirdikten 2 gun sonra kettle'daki partikullerden eser kalmadi..

Ileride belki birilerinin isine yarar diye de bunu burada paylasalim istedik.. Asagida, arkadasim ile arastirdigimiz bazi su markalarina ait degerler mevcut, karsilastirip, tercihinize gore karar verebilirsiniz..

Ozellikle Toplam sertlik ve Ca, Mg degerleri acisindan SAKA Su digerlerine gore cok yuksek seviyelerde..

Kalsiyum (mg/lt Ca) :
SAKA: 28,4
ERIKLI: 4,0
NESTLE: 1,72
HAYAT: 25,5

Magnezyum (mg/lt Mg) :
SAKA: 3,73
ERIKLI: 1,21
NESTLE: 0,39
MAGNEZYUM: 7,05

pH :
SAKA: 8,1
ERIKLI: 7,25
NESTLE: 0,8
HAYAT: 7,48

Renk (pt/Co) :
SAKA: 4
ERIKLI: 0,3
NESTLE: ?
HAYAT: ?

Bulanıklık (NTU) :
SAKA: 1
ERIKLI: 0,2
NESTLE: 0
HAYAT: ?

Organik madde (mg/lt O2) :
SAKA: 1,6
ERIKLI: 0,4
NESTLE: ?
HAYAT: ?

Klorür (mg/lt Cl) :
SAKA: 1,12
ERIKLI: 7,0
NESTLE: 0,5
HAYAT: ?

Toplam sertlik (FrS) :
SAKA: 8,5
ERIKLI: 1,5
NESTLE: 1
HAYAT: ?